Monolitik Yapıdan AWS'de Container Yapısına Geçiş: Neden ve Nasıl?

10.12.2024

Emre Işıktekiner

Monolithic yapılar genellikle küçük ve orta ölçekli uygulamalar için uygun olabilir çünkü geliştirme süreci basit ve yönetimi daha kolaydır. Ancak uygulama büyüdükçe, bu yapıdaki problemler de gün yüzüne çıkmaya başlar.

banner

Teknolojinin hızla gelişmesiyle birlikte, yazılım geliştirme süreçlerinde de büyük değişiklikler yaşanıyor. Bu değişimlerden biri de monolithic (tek parça) yazılım yapılarından, mikro servis ve container tabanlı mimarilere geçiştir. Monolithic yapılar, başlangıçta basit ve etkili bir çözüm sunmuş olsa da, büyüyen projelerde yönetim, ölçeklenebilirlik ve esneklik gibi sorunlarla karşılaşılabiliyor. Bu yazıda, monolithic yapıdan AWS’de container tabanlı bir mimariye geçişin nedenlerini ve nasıl yapılması gerektiğini inceleyeceğiz.

Monolithic Yapı Nedir?

Monolithic mimari, tüm uygulamanın tek bir yapı içinde toplandığı geleneksel bir yazılım tasarım modelidir. Bir uygulamanın tüm bileşenleri (veritabanı bağlantıları, kullanıcı arayüzü, iş mantığı, API'ler vb.) tek bir kod tabanında yer alır. Monolithic yapılar genellikle küçük ve orta ölçekli uygulamalar için uygun olabilir çünkü geliştirme süreci basit ve yönetimi daha kolaydır. Ancak uygulama büyüdükçe, bu yapıdaki problemler de gün yüzüne çıkmaya başlar.

Monolithic Yapının Dezavantajları

Ölçeklenebilirlik Sorunları: Tüm uygulama tek bir birim olarak çalıştığı için, uygulamanın herhangi bir parçasını bağımsız olarak ölçeklendirmek zordur. Tüm uygulama bir anda çalıştırılmak zorunda olduğundan, özellikle yüksek trafikli uygulamalarda performans sorunları yaşanabilir.
Geliştirme Süreçleri: Monolithic yapılar genellikle büyük ve karmaşık kod tabanlarına sahiptir. Bu, geliştiricilerin hızlı bir şekilde yeni özellikler eklemelerini veya hataları düzeltmelerini zorlaştırır. Ayrıca, bir hata bütün uygulamayı etkileyebilir.
Güncelleme ve Dağıtım Zorlukları: Uygulamanın her bir bileşeni birlikte güncellenmek zorundadır, bu da dağıtım süreçlerini karmaşıklaştırır. Yeni özelliklerin veya hata düzeltmelerinin uygulanması için tüm uygulamanın yeniden deploy edilmesi gerekir.
Teknolojik Bağımlılıklar: Monolithic yapıdaki uygulamalarda, bir teknolojideki değişiklik (örneğin, veritabanı veya programlama dili) tüm sistemi etkileyeceğinden, yeni teknolojilere geçiş oldukça zordur.

Container ve Mikro Servis Mimarisi: Yeni Nesil Çözümler

Son yıllarda, monolithic yapıları aşmak için mikro servisler ve container teknolojileri daha popüler hale gelmiştir. Container tabanlı mimari, uygulamanın her bir parçasını (veya mikro servisini) bağımsız birimlerde çalıştırmayı mümkün kılar. Docker gibi container platformları sayesinde, her bir servis kendi ortamında (runtime) izole şekilde çalışabilir, bu da büyük esneklik ve ölçeklenebilirlik sağlar.
Container, uygulamanın bağımlılıklarıyla birlikte tüm çalışma ortamını taşıyan, hafif ve izole edilmiş bir sanal yapıdır. Docker gibi araçlar, her bir mikro servisin kendi container yapısı ile çalışmasını sağlar ve böylece her servis farklı bir ortamda, farklı teknolojilerle çalışabilir.

Monolithic Yapıdan Container'a Geçişin Faydaları

Ölçeklenebilirlik ve Esneklik: Container tabanlı mikro servis mimarisi, her bir servisi bağımsız olarak ölçeklendirmeyi mümkün kılar. Yüksek trafik alan servisler daha fazla kaynakla desteklenebilirken, diğer servisler ihtiyaca göre düşük kaynakla çalıştırılabilir. Bu, maliyetleri optimize eder ve performansı artırır.
Hızlı Geliştirme ve Dağıtım: Container'lar sayesinde her bir servis bağımsız olarak geliştirilebilir ve güncellenebilir. Bu, yazılım geliştirme süreçlerini hızlandırır ve bağımsız dağıtımlar yapılabilmesini sağlar. Geliştiriciler, her bir servis için özel bir test ortamı oluşturabilirler.
Daha Kolay Bakım: Mikro servisler, monolithic yapıya göre daha küçük ve yönetilebilir birimlerdir. Bu, her bir mikro servisin bakımını kolaylaştırır. Ayrıca, hata ayıklama (debugging) ve performans izleme işlemleri daha spesifik hale gelir.
Bağımsız Teknolojik Seçimler: Mikro servisler, farklı teknolojilerle çalışabilir. Bir servis Java ile yazılırken, bir diğeri Python veya Node.js ile yazılabilir. Bu, farklı teknolojileri ve framework'leri kullanma esnekliği sunar.
Daha İyi Hata İzolasyonu: Eğer bir mikro servis hata verirse, yalnızca o servisi etkiler. Diğer servisler çalışmaya devam eder, bu da sistemin genel güvenilirliğini artırır.

Amazon Web Services (AWS)’de Container

AWS'de container yapısı, uygulamaların taşınabilirliğini ve ölçeklenebilirliğini artıran, mikro hizmet mimarileri için oldukça uygun çözümler sunuyor. Bir dizi hizmetten birkaçına aşağıdaki gibi değiniyoruz.

Amazon Elastic Container Service (ECS):
ECS, AWS’nin tamamen yönetilen bir container orkestrasyon hizmetidir. Docker container yapısını kolayca çalıştırmanıza olanak tanır. ECS, iki modda çalışabilir: EC2 launch type (kendi EC2 makinelerinizde çalıştırma) ve Fargate launch type (sunucu yönetimi olmadan otomatik olarak altyapıyı yönetme).
Amazon Elastic Kubernetes Service (EKS):
EKS, Kubernetes ile container orkestrasyonu için yönetilen bir hizmettir. Kubernetes kullanarak container mimarisini dağıtmak, ölçeklendirmek ve yönetmek için güçlü bir platform sunar. EKS, Kubernetes kümesinin yönetimini AWS’ye devreder, böylece altyapı yönetimi karmaşıklığını azaltır.
Amazon Elastic Container Registry (ECR):
ECR, Docker container görüntülerini depolamak ve yönetmek için tam entegre bir hizmet sunar. Container image sürümlerini çok düşük bir fiyat karşılığında saklayabilir ve ECS veya EKS ile kolayca deployment edebilirsiniz.
AWS Fargate:
Fargate, ECS ve EKS üzerinde sunucu altyapısını yönetmeden container çalıştırmanızı sağlayan sunucusuz-serverless bir hizmettir. Container’ları yalnızca ihtiyaç duydukları kaynaklara göre ölçeklendirir, böylece altyapı yönetimi tamamen sorunsuz hale gelir.
Amazon Lightsail:
Lightsail, daha küçük ve basit projeler için düşük maliyetli bir container çözümü sunar. Basit uygulamalar için hızlı bir başlangıç sağlar.
Görüldüğü üzere, AWS, container tabanlı uygulamalar için güçlü bir altyapı sunarak geliştiricilere yüksek ölçeklenebilirlik, taşınabilirlik ve yönetilebilirlik sağlar. Container orkestrasyonu, uygulamaların bağımsız bir şekilde çalışmasını ve otomatik ölçeklenmesini mümkün kılar. Ayrıca, AWS, güvenlik, ağ yapılandırmaları, izleme araçları ve veri depolama çözümleri ile uygulama yönetimini kolaylaştırır. Bu çözümler, modern uygulama geliştirme süreçlerini hızlandırırken, yüksek performans ve güvenilirlik sunar. AWS container çözümleri, geliştiricilere esneklik sağlayarak uygulama yaşam döngülerini etkin bir şekilde yönetmelerine olanak tanır.

Migration Süreci

On-premise (yerel) ortamdan AWS container yapısına geçiş süreci, genellikle mevcut uygulamaların container dönüşümü ile başlar. İlk adımda, uygulamalar ve altyapı AWS’ye taşınmadan önce Docker gibi bir container teknolojisiyle paketlenir. Ardından, AWS üzerinde kullanılacak container yönetim platformu (ECS, EKS veya Fargate) seçilir. Bu aşamada, uygulamanın nasıl dağıtılacağı, veritabanları ve ağ yapılandırmaları gibi altyapı bileşenleri de AWS’ye uyarlanır. Geçiş sonrası, uygulama AWS üzerinde test edilir, performans değerlendirilir ve gerekli optimizasyonlar yapılır. Son olarak, izleme ve bakım süreçleri başlar, böylece uygulamanın sürekli olarak güvenli ve verimli çalışması sağlanır. Bu geçiş süreci, uygulamanın daha esnek, ölçeklenebilir ve yönetilebilir hale gelmesini hedefler.

Sonuç

Monolithic yapılar, küçük ve orta ölçekli projelerde etkili olabilirken, büyük ve karmaşık uygulamalarda performans, ölçeklenebilirlik ve yönetim açısından zorluklar çıkarabilir. AWS’de container tabanlı mikro servis mimarisi, bu sorunları aşmanın etkili bir yoludur. Geçiş süreci dikkatlice planlanmalı ve aşamalı olarak uygulanmalıdır. Uygulamanın her bir parçasının bağımsız olarak yönetilmesi, geliştiricilere esneklik ve hız kazandırırken, AWS hizmetleri işletmelere daha verimli ve ölçeklenebilir çözümler sunar.
Geçiş süreci doğru bir şekilde yönetildiğinde, hem teknik hem de iş süreçleri açısından büyük faydalar sağlanabilir.